Malay yarımadası, Güney Doğu Asya’da iki küçük ada üzerinde kurulmuş federal bir devlettir. Yüzölçümü 329.758 km, nüfusu 24.014.200, başkenti Kuala Lumpur, resmi dil Malayca'dır. Günümüzdeki başbakanı Najib Tun Abdul Razak’tır. Dil ve etnik yapıdaki çeşitlilik dinî alanda da görülür. Devletin resmî dini İslâm olup bütün Malaylar müslümandır; bundan dolayı Malay olmak müslüman olmakla özdeş hale gelmiştir. Müslümanların tamamı Sünnî'dir ve Şâfıî mezhebine bağlıdır. Çinliler'in bazıları İslâmiyet'i kabul etmişse de büyük bir çoğunluğu Budizm, Konfüçyanizm ve Taoizm'e mensuptur, hıristiyan olanlar da vardır. [1]
Malaka hükümdarlarının İslâmiyet'i kabulüyle ilgili olarak 1409'dan 1436'ya kadar çeşitli tarihler verilmektedir. Sultanlığın ilk dönem tarihiyle ilgili bir Çin kaynağında 1409 yılında ülkenin kralı ve halkının tamamının İslâm inancına mensup olduğu geçmektedir.[2]
İslâmiyet'e girişte müslüman tüccarları limana çekme isteği kadar daha önce ihtida eden ve kız alıp vermelerle aralarında akrabalık kurulan Sumatra'daki Pasai hanedanının büyük etkisi olmuştur. Tarihî kayıtlar, XV. yüzyılda Malaka'nın gelişen bir Müslümanlık merkezi olduğunu ve İslâmiyet'in Malay kültürünün şekillenmesine katkı sağladığını göstermektedir. XV. yüzyılın ikinci yarısında Malaka sarayı, dışarıdan gelen âlimlerin de katkılarıyla İslâm kültürünün çevredeki bütün adalara yayılmasında önemli bîr rol oynamıştır. Aralarındaki mahallî farklılıklara rağmen Malaka'nın idare şekli, sultanlarının kullandığı unvanlar, edebiyatı, müziği, kıyafet ve oyunları diğer Malay grupları tarafından bilinçli olarak taklit edilmiştir.[3]
Malezya Tarihi
Malay Yarımadası üzerinde II ve III. yüzyıllardan itibaren Malay kökenli bazı küçük Hindu krallıklarının bulunduğu bilinmektedir. Bu krallıklar VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar bütün bölgenin deniz ticaretini denetimi altında tutan Şrivicaya İmparatortuğu'na (Sumatra) bağlıydılar. XIII. yüzyıldan sonra hâkimiyeti Cava'daki Macapahit Devleti ele geçirdi. XIV. yüzyılın sonlarında Macapahitler, Şrivicaya İmparatorluğu'nun başkentine saldırmaya başladılar. Buradan kaçan Prens Paramesvara Singapur adasına çıkarak burayı idaresi altına aldı. Ardından 1396’da Malaka nehrinin ağzına yeni bir şehir kurdu, kısa sürede güçlendi ve burayı küçük bir devlet haline getirdi. Halefleri de bu küçük devleti sürekli biçimde genişleterek Sumatra'nın doğu sahillerini ve Malay yarımadasının tamamını içine alan güçlü bir müslüman ticaret devletleri konfederasyonu haline getirdiler. 1497'de sınırları iyice genişledi.
Bölgenin baharat ve diğer değerli mallarının toplandığı en önemli ticaret merkezi olan Malaka, XVI. yüzyılın başlarından itibaren Portekizli sömürgecilerin dikkatini çekti. 1511 tarihinde Portekizliler burayı ele geçirdi. Mahmûd Şah, Portekizliler'in üstün askeri gücü karşısında dayanamayarak şehri teslim etti. Mahmûd Şah'ın 1528'de ölümünün ardından oğullarından Muzaffer Şah, yarımada üzerindeki Perak'ta hükümdar seçilerek Perak Sultanlığı'nı, diğer oğlu Alâeddin Riâyet Şah da Pekan Tua'da Johor Sultanlığını kurdu. Böylece Malaka'nın tesiri yeni kurulan bu iki küçük sultanlıkla devam etti. Malaka ve çevresi 151l'den 1641 yılına kadar Portekizlilerin elinde kaldı.
XVI. yüzyılın sonlarında bölgeye gelen Hollandalılar, Portekizlilerle rekabete girerek onların Güneydoğu Asya-Avrupa deniz ticareti üzerindeki tekelini kırmaya çalıştılar. Başlangıçta Hollandalılar, Portekizliler gibi müslüman halkı cezalandırma ve onların takip ettiği ticarî düzenlemeleri değiştirme eğilimi içine girmediklerinden Malaylar tarafından hoşgörüyle karşılandılar. Nihayet Hollandalılar, Johor'un da desteğiyle 1641'de Malaka'yı Portekizlilerden aldılar ve Johor'a, sağladığı yardıma karşılık Malaka'da bazı ticarî imtiyazlar verdiler.
Johor Sultanı Mahmûd Şah'ın 1699 yılında öldürülmesiyle sıkıntılı bir dönem başladı. Kuzeydeki Budist Taylar, Johor'a bağlı Trengganu'yu işgal etti. Bunun üzerine Johor, baş şehrini daha güvenli Riau Adası’na taşımak zorunda kaldı. Ancak bu defa da Hollandalılar, 1784'te Riau'yu almak amacıyla Johor'a saldırdılar ve artık iyice zayıflamış olan bu küçük devleti bir barış antlaşmasıyla kendilerine bağladılar. Böylece bölge Hollanda hâkimiyetine sokuldu.
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru bugünkü Malezya toprakları İngilizlerin tesiri altına girmeye başladı. Hollandalılarla rekabet eden İngiliz Doğu Hindistan Şirketi önce Kedah Sultanlığı'nı Tayların saldırısına karşı koruma karşılığında 1785'te Penang adasını aldı; arkasından da Kedah'ın direnmesine rağmen bazı topraklarını ilhak etti. İngiltere daha sonra Napolyon Bonapart'ın eline geçeceği endişesiyle Hollandalılar'ın denetimindeki Malaka'yı işgal etti. Her ne kadar Malaka 1818'de Hollanda'ya geri verildiyse de 1824 tarihli antlaşma uyarınca yapılan toprak mübadelesi sırasında tekrar İngiltere'ye geçti.[4] Öteden beri bölgede devam eden İngiliz–Hollanda çatışması bu anlaşmayla sona erdirildi. Bu antlaşmayla İngilizler ve Hollandalılar Malay dünyasını Malaka Boğazı ile ikiye ayırdılar; Riau'yu Hollandalılarda, Johor'u İngilizler'de kalacak şekilde ikiye böldüler. Sumatra ve Cava Hollanda'nın hâkimiyetine verildi. [5] 1824 tarihli antlaşma, sömürgelerin sınırlarını çizmesinin yanı sıra bugünkü Malezya ve Endonezya devletlerinin arasındaki mevcut sınırın da temelini oluşturdu.
Yanmada üzerindeki diğer küçük Malay devletleri zamanla İngilizler'in ve Tayların işgaline uğradı. XIX. yüzyılın sonlarında kuzeydeki bütün küçük devletler Tayların eline geçti. Yarımadanın güneyindeki Malay devletleri de İngiliz sömürge idaresine girdi. Bunun yanında İngilizler hânedanlık kavgaları içine düşmüş olan Perak'a müdahale ederek 1874’te kabile reisleriyle Pangkor Antlaşması diye bilinen bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşma yarımadanın güneyindeki Malay devletlerinin bütün idari, siyasî ve askerî işlerinin zamanla İngilizlerin denetimi altına girmesiyle sonuçlandı.[6]
1896'da Kuala Lumpur başşehir olmak üzere dört Malay devleti "Federal Malay Eyaletleri" adı altında birleştirilerek merkezî bir idarî sisteme bağlandı. 1909 tarihli İngiliz-Tay Antlaşması da bugünkü Malezya ile Tayland arasındaki sınırı belirledi. XVII. yüzyılda en önemli Malay sultanlıklarından biri olan Patani bu antlaşmayla Budist Tayların hâkimiyeti altında bırakıldı.
Milli Ve Dini Bilincin Gelişmesi
XX. yüzyıl başlarında, İngilizler'in kalay ve kauçuk üretiminde çalıştırmak üzere Çin'den ve Hindistan'dan getirdikleri göçmen işçilerin sayılarının birkaç milyonu bulması Malayları rahatsız etti. İngiliz sömürge yönetiminin olumsuz etkilerine karşı tepkiler yoğunlaşmaya başladı. İlk tepkiler dinî ve sosyal alanlarda yenilikçi düşüncelere sahip Malay âlimlerinden geldi. Bunlar siyasî alanda İslâm birliği ve Malay birliği gibi kavramları gündeme getirdiler. Ayrıca geleneksel dini anlayışın ve halk arasındaki hurafelerin yerine Kur’an ve sünnete dönülmesi çağrısında bulundular.[7] 1930'lu yıllardan sonra İngilizce eğitim görmüş Malaylar'ın sayısının artması ve bazı siyasî cemiyetlerin kurulmasıyla Malay milliyetçiliği ön plana çıktı. Sömürge ve aristokrasi aleyhtarı Malay aydınları, 1938'de “Genç Malay Birliği” adıyla sosyalist ve milliyetçi fikirleri savunan bir cemiyet kurdular.
1941'de Malay yarımadası, 1942'de Singapur Japonlar'ın eline geçti. Bu zaman zarfında Japonlar, İngiliz sömürge rejiminin aksine Malaylar'a daha fazla önem ve destek vererek onların millî bilinçlerinin gelişmesine yardımcı oldular.
Bağımsızlığın kurulması
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ülkeyi tekrar ele geçiren İngilizler, 1946'da bütün Malay eyaletlerini federal sisteme dayalı Malay birliği çatısı altında birleştirme planı geliştirdiler. Singapur ise İngiltere'nin Uzakdoğu'daki ana deniz üssü niteliğinde müstakil bir kolonisi olacaktı. Malaylar'ın haklarının sınırlandığı bu plana sultanlar, ileri gelen aydınlar ve siyasetçiler karşı çıktılar. 1946'da yaklaşık 200 adet Malay delege grubu, Kuala Lumpur'da Malay millî hareketini tartışmak üzere bir kongrede oluşturdu. Kongre, United Malays National Organisation (UMNO) adında bir teşkilât kurulmasıyla sonuçlandı. 1946'da yapılan ikinci kongrede birlik planı açıkça reddedildi. Bunun üzerine İngiliz yetkilileri Malay sultanları ve UMNO liderleriyle federasyon görüşmelerine başladılar. 1948’de varılan bir anlaşmayla Penang ve Malaka ile yarımada üzerindeki dokuz sultanlıktan oluşan bir Malaya Federasyonu kurulması kararlaştırıldı.
1955'te ilk genel seçimler yapıldı, Çinli ve Hintli seçmenlerin de desteğini alan UMNO, yönetimde söz sahibi oldu; 1960'lı yıllar boyunca da ülkenin siyasî hayatındaki hâkimiyetini sürdürdü. Seçimler neticesinde oluşan meclis "özgürlük anayasası" adıyla bilinen yeni bir anayasa hazırladı. 1957'de bağımsızlık ilân edilerek Malaya Federasyonu'nun kuruluşu gerçekleştirildi. 1963’te İngiliz sömürge yönetimine bağlı Singapur, Saravak ve Sabah eyaletleri de Malaya Federasyonuna katıldı. Singapur iki yıl sonra federasyondan ayrılarak bağımsız bir devlet halini aldı.
Malezya, bağımsızlığın ilk yıllarında hem içeriden hem dışarıdan kaynaklanan çeşitli problemlerle karşılaştı. Dışarıda Endonezya Cumhurbaşkanı Sukarno'nun ilân ettiği çatışma politikası ve Filipinler'in Sabah eyaleti üzerinde hak iddia etmesiyle, içte Singapur'un federasyondan ayrılması ve Borneo adasındaki eyaletlerin daha fazla özerklik talepleriyle karşılaştı. UMNO lideri Tunku Abdurrahman'ın başkanlığındaki hükümet, Malezya toplumunda yaşanan çekişmeleri etkisiz hale getiremedi. 1969 seçimlerinden sonra muhalefetin tertiplediği Kuala Lumpur'daki zafer gösterisi çatışmaya dönüştü pek çok kişi öldü. Sıkıyönetim ilân edilerek parlamento çalışmaları 1971 yılı Şubat ayına kadar askıya alındı. Bu sürede ülkeyi Tun Abdürrezzâk yönetti.
Tun Abdürrezzâk, bir millî danışma konseyi kurarak resmî bir ideoloji ve yeni bir sosyoekonomik program geliştirilmesini istedi. Bu konseyce hazırlanan ve Rukune-gara[8] denilen devletin temel ilkeleri 1970’te halka ilân edildi. Aynı gün demokratik parlamenter hayata geçildiği bildirildi. [9] Bu belgedeki prensipler şunlardı: Halkın birliği, demokratik hayatın sürdürülmesi, millî servetin hakça paylaşıldığı âdil bir toplum, kültürel geleneğe yönelme, gelişmiş bir toplum.
Şubat 197l'de yapılan genel seçimlerin ardından UMNO liderliğinde çeşitli partilerin katıldığı bir koalisyon hükümeti kuruldu. Hükümet yeni ekonomik politikayla Malay kökenliler arasındaki fakirliği azaltmayı hedefliyordu. Dış politikada ise Batı yanlısı bir çizgi izlendi. Tun Abdürrezzâk'ın politikası, 1976-1981 yılları arasında başbakanlık yapan Hüseyin Onn ile 1981’de UMNO lideri Muhammed Mahathir tarafından takip edildi. Mahathir ülkede ekonomik gelişme sağladı. Toplumlararası denge politikası izledi ve bazı muhafazakâr müslüman liderleri yönetime dahil ederek İslâmî muhalefeti etkisizleştirdi. Mahathir'in gerek politikasının en büyük tenkitçisi, genellikle kırsal kesimlerde güçlü olan “Malezya İslâm Partisi olmuştur.”[10]
Malezya’da İslamiyet
Malezya'ya İslâmiyet'in girişi büyük ölçüde ticarî faaliyetlerle ilgilidir. Gerek Malaka Sultanlığı gerekse Portekiz ve Hollanda sömürge yönetimleri döneminde İslâmiyet'in durumu hakkında çok az bilgi bulunmakta, ancak sultanların hem siyasî hem dinî otoriteyi temsil ettikleri gibi bazı önemli hususlar bilinmektedir. Hükümdarların gerekli gördükleri yerlere din görevlileri gönderdikleri, kırsal kesimlerde din işlerinin daha çok mahallî hoca ve tarikat şeyhleri tarafından yürütüldüğü tahmin edilmektedir.[11]
Sömürge idaresi döneminde sultanlar siyasî yetkileri bakımından İngiliz yöneticilerine bağlanırken İslâm dini ve gelenekleriyle ilgili konularda serbest bırakılmışlardı. XX. yüzyılın başlarından itibaren ülkede dinî kaynaklı yenilikçi fikir ve hareketler hız kazandı.[12] Malay ve Mekke, Medine gibi islam toprakları arasındaki fikir alışverişiyle birlikte Malay milliyetçiliği baş gösterdi. Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi şahsiyetlerin Arap dünyasında öncülük ettikleri reformist hareketin etkileri görüldü. Arap dünyasındaki Malay öğrenciler, geri döndüklerinde reformcu dergiler yayımladılar.[13]
Malezya'da yenilikçi dinî düşüncenin öncüleri arasında Şeyh Muhammed Tâhir Celâleddin el-Ezherî başta gelmekteydi. Şeyh Muhammed Tâhir, Hollandalıların baskısına dayanamayarak Singapur'a yerleşmiş, orada 1906-1908 yıllarında müslüman toplumun geleneksel İslâm anlayışını sorgulayan ve güncel dinî meseleleri konu edinen “el-İmâm” adlı bir dergi çıkarmıştır. Yenilikçi dinî düşünceleri savunan dergiler, özellikle Boğazlar bölgesinde ve şehirlerdeki bazı medreselerde etkisini hissettirdi. Geleneksel dinî anlayışın güçlü olduğu sultanlıklarda fazla destek bulamadı.
Federal hükümet İslâm diniyle ilgili işlerin idaresini düzenlemek üzere 1968 yılında başbakanlığa bağlı Malezya İslâm İşleri Millî Konseyi adıyla bir müessese kurdu. 1979'da, daha önce seçmeli olarak okutulan din dersleri bütün devlet okullarındaki müslüman öğrenciler için zorunlu hale getirildi.[14]
Mahathir döneminde hükümet dinî değerlerin ve entelektüel birikimin yönetimde daha fazla teşvik edilmesi, yüksek öğrenim kurumlarına din dersleri konulması, eğitim sistemine dinî ve ahlâkî değerlerin dahil edilmesi, faizsiz kredi verilmesi, faize dayanmayan sigorta şirketlerinin kurulması, hukuk sisteminde şeriata uygun bazı değişikliklerin yapılması gibi somut programları uygulamaya koydu. 1983'te Uluslararası İslâm Üniversitesi, 1987'de Uluslararası İslâm Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü kuruldu. Ayrıca hükümet 1992'de İslâmî Anlayış Enstitüsü ile Malay Üniversitesi (1962) ve Millî Üniversite'de (1970) İslâmî araştırma bölümlerini açtı.
Bağımsızlıktan sonra yaşanan en önemli dinî gelişmelerden biri de ülkedeki davet faaliyetlerinin giderek artmasıdır. Özellikle 1960'lı ve 1970'li yıllarda çok sayıda davet teşkilâtı kuruldu. Davet hareketleri şehirlerde daha fazla taraftar buldu. Özel davet teşkilâtları ülkede İslâmî bir toplum oluşturmaya çalıştı. Resmî davet teşkilâtları daha çok devletin resmî politikaları doğrultusunda faaliyet gösterdi. İslâmiyet'in ahlâkî ve manevî özelliklerine ağırlık verdi.[15]
[1] İsmail Hakkı Göksoy, “Malezya”, DİA, C.27, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 1995, s.486-487
[2] Göksoy, “Malezya”, s.488
[4] Göksoy, “Malezya”, s.489
[5] İsmail Hakkı Göksoy, Çağdaş İslam Ülkeleri Tarihi, 1. Basım, Isparta: Fakülte Kitabevi, 1997, s.199
[6] Göksoy, “Malezya”, s.489
[7] Göksoy, Çağdaş İslam Ülkeleri Tarihi, s.201
[8] Rukunegara değişik ırkların bir arada yaşamaları esasına göre formüle edilmiş, temelini çokırklılık, çok renklilik, değişik dil ve dinî akımlar üzerine kurulu birleştirici prensiplerin oluşturduğu bir çok seslilik manzumesidir. Bkz: İsmail Hakkı Göksoy, “Malezya”, s.490
[9] İsmail Hakkı Göksoy, “Malezya”, s.490
[10] Göksoy, “Malezya”, s.491
[11] Göksoy, “Malezya”, s.491
[12] Göksoy, “Malezya”, s.492
[13] Taib Osman, Malay Dünyasında İslam Medeniyeti, Ali Çaksu (Çev.), İstanbul: İslam Tarih, Sanat Ve Kültür Araştırma Merkezi, 2000, s.34
[14] İsmail Hakkı Göksoy, “Malezya”, s.492
[15] İsmail Hakkı Göksoy, “Malezya”, s.493
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder