16 Ocak 2012 Pazartesi

EMPERYALİZM ve SÖMÜRGECİLİK

            “Sömürgecilik” ve “Emperyalizm” sözcükleri bir devletin başka devletleri ya da halkları siyasal ve ekonomik olarak egemenliği altına alıp etki alanını genişletmesi anlamına gelir. Sömürgecilik sözcüğü 15-19. Yüzyıllar arasındaki dönem için, emperyalizm sözcüğü ise 19-20. Yüzyıllar için kullanılagelmiştir. Sömürgecilik daha çok, zora dayanarak devletin başka halklar üstünde siyasal, ekonomik üstünlük kurması; emperyalizm ise güçlü devletlerin daha az güçlü olanları çoğu kez onların siyasal bağımsızlığına dokunmadan, siyasal ve ekonomik olarak denetimleri altına alması anlamında kullanılır.
              15. ve 16. Yüzyıllarda gerçekleşen coğrafi keşifler yeni kıtaların Avrupa ülkelerince sömürgeleştirilmelerine yol açtı. İlk coğrafi keşifler ile sömürgeci yayılma Portekiz ve İspanya krallarının ayrıcalık tanıdığı ticari şirketler aracılığıyla gerçekleşti.1494’te yeni keşfedilen topraklar Portekiz ve İspanya arasında paylaştırıldı. Afrika kıyıları ile Hindistan ve Brezilya Portekiz’e, geri kalan yerler de İspanya’ya bağışlandı. Sömürgecilik, 17. Yüzyılda Hollanda ve Fransa’nın, 18. Yüzyılda Fransa ve İngiltere’nin, 19. Yüzyılda ise İngiltere’nin egemenliğinde sürdü. 20. Yüzyılın başında dünyanın önemli bir bölümü Avrupa ülkelerinin arasında paylaştırılmıştı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgelerin çoğu siyasal bağımsızlığını kazandı.[1]
Yüzyıllar süren sömürgecilik döneminde Avrupa’da sanayileşme yaygınlaşırken, sömürgeler Avrupa’daki fabrikalara ham madde ve Avrupalılara ucuz tarımsal ürünler sağlamak zorunda bırakılmıştır. Böylece sömürgelerin kendi sanayilerini kurmalarının engellenmesi bugünkü gelişmiş-az gelişmiş ülkeler ayrımının ortaya çıkmasında da önemli bir öğe olmuştur.[2]
          Emperyalizm bir devletin, kendi sınırları dışında yaşayan başka halklar üzerinde onların rızası olmak sızın denetim kurmayı gaye edinen politika anlamına gelir. Emperyalizm kapitalizme içkindir, dolayısıyla kapitalizm varsa emperyalizm de vardır.[3] Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine, rekabete, yüksek teknolojiye, ücretli emek sömürüsüne dayanarak bir sömürü metabolizması olarak işler.[4]
          Emperyalist yayılmanın temel sâiki her zaman ekonomiktir. Ekonomik güce sahip olan ülke, ileri teknolojiye de sahip olur. Tüm bunlarla birlikte askerî gücü de elinde bulunduran devletler sömürgeci-emperyalist emeller besleyebilir. Başlangıçta kimi bölgelerin sömürgeci-emperyalist Avrupalılar tarafından  doğrudan sömürge statüsüne sokulmaları gerekliydi. Bununla birlikte bir de doğrudan sömürge olmamakla birlikte emperyalist sömürüye maruz kalan ülkeler vardı ve bu ülkelerin denetime tâbi tutulması gerekliydi. Emperyalizme bağımlılık yarı sömürge statüsünde de mümkündür. II. Dünya Savaşı sonrasında doğrudan sömürgecilik tasfiye edildiği halde bu ülkelerin emperyalizmle ilişkilerinde çok önemli bir değişiklik de olmadı. Bugün de emperyalist batının ‘eski sömürgeleri’ olan siyaseten bağımsız ülkelerin yer altı, yer üstü ve beşerî kaynakları emperyalist sömürüye maruz kalmaya devam ediyor.


[1] Temel Brıtannıca, “Sömürgecilik ve Emperyalizm”, c.16, s.33
[2] Temel Brıtannıca, “Sömürgecilik ve Emperyalizm”, c.16, s.34                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            
[3] BAŞKAYA, Fikret, Sömürgecilik Emperyalizm Küreselleşme, Maki Basın Yayın, Ankara 2005, s. 13.
[4] BAŞKAYA ,a.g.e. , s. 9.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder